Gazete Ajansı

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Teknoloji
  4. »
  5. Doğanın Gizemli Hafızası: Morfik Rezonans Teorisi

Doğanın Gizemli Hafızası: Morfik Rezonans Teorisi

Gazete Garanti Gazete Garanti -
74 0

Morfik rezonans teorisi, doğanın gizemli hafızasını tanımlayan ilginç bir teoridir. Bu teori, Rupert Sheldrake tarafından geliştirilmiştir ve doğadaki tüm organik sistemlerin bir kolektif hafızaya sahip olduğunu öne sürmektedir.

Buna göre, her öğrenme deneyimi ve davranış sonrasında bu kolektif hafıza güncellenmektedir. Sheldrake’e göre, öğrenmenin bir kısmı kalıtımsaldır ve yeni davranışlar önceki nesillerden gelen öğrenmelerden kaynaklanmaktadır.

Morfik rezonans teorisi, araştırmalarında telepatik iletişim örnekleri de bulmuştur. Ayrıca, her organizmanın kendine özgü bir morfik alana sahip olduğunu ve bu alanın davranışları şekillendirdiğini iddia etmektedir.

Genel olarak, morfik rezonans teorisi, doğanın kolektif hafızasının nasıl işlediğini ve bize neler öğretebileceğini anlamamıza yardımcı olabilir. Ancak, bu konuda bazı bilim adamları ve topluluklar tarafından hala tartışmalar devam etmektedir.

Morfik Rezonans Teorisi Nedir?

Morfik Rezonans Teorisi, İngiliz biyolog Rupert Sheldrake tarafından geliştirilmiştir. Teoriye göre doğadaki tüm organik sistemlerin bir kolektif hafızası vardır. Sheldrake’in çalışmalarına göre bu hafıza, öğrenme deneyimleri ve davranışlar sonucu güncellenir ve nesilden nesile aktarılır.

Sheldrake ayrıca teorisinde morfik alan kavramını da ortaya atmıştır. Ona göre her organizmanın kendine özgü bir morfik alana sahip olduğu ve bu alanın davranışlarını şekillendirdiği söylenir. Morfik alanın varlığı, hayvanların birbirine benzeyen davranışlar sergilemesinin ve belirli türlerin belirtilen kalıpları takip etmesinin neden olarak gösterilir.

Morfik Rezonans Teorisi, bilimsel topluluk tarafından oldukça tartışmalı bir konudur ve bazıları tarafından reddedilir. Ancak, bu teori neden normal bir hayat sürerken hatırlamadığımız olaylar karşısında çoğu kez aniden ortaya çıkarız sorusu da açıklamak adına önemlidir. Teoriye göre doğanın bizlere öğretmiş olduğu her şeyde bir hafıza vardır ve bu hafıza zamana bağlı olarak şekillenir ve değişir. Morfik rezonans teorisi doğayı anlamamıza yardımcı olduğu gibi beynimizde gerçekleşen değişimleri de açıklamak için alternatif bir teori olabilir.

Doğanın Hafızası Nasıl Çalışır?

Doğadaki tüm organik sistemlerin bir kolektif hafızası olduğu fikri, Morfik Rezonans Teorisi’nin temelidir. Sheldrake’e göre, bu hafıza tüm canlılarda var olan morfik alanlar aracılığıyla oluşur. Bu alanlar, her organizmanın kendine özgüdür ve davranışları şekillendirir.

Hafıza sistemi, her öğrenme deneyimi ve davranış sonrasında güncellenir. Bu nedenle, yeni nesiller önceki nesillerden öğrendiklerini kolayca öğrenir ve davranışlarını buna göre şekillendirir. Örneğin, kuşlar her yıl aynı rotada göç eder ve bu rotayı önceki nesillerden kalma içgüdülerine dayanarak takip ederler.

Sheldrake, morfik alanların yakın geçmişteki davranışlar ile daha güçlü bir şekilde bağlantılı olduğunu ve bu davranışların bir şekilde iz bıraktığını iddia ediyor. Bu izler, gelecek nesillerin öğrenmesi için bir yapı taşı olarak kullanılır.

Morfik hafıza sistemi, telepatik iletişimde de rol oynayabilir. Sheldrake, sürü hayvanlarının ve insanların bilinçsizce birbirleriyle iletişim kurduğunu ve morfik alanlar aracılığıyla birbirlerinin duygularını hissettiğini iddia ediyor.

Çağrışımsal Öğrenme

Sheldrake, öğrenmenin kalıtımsal olduğuna ve önceki nesillerden gelen öğrenmelerin yeni davranışların kaynağı olduğuna inanıyor. Örneğin, bir çocuğun bisiklet sürmeyi öğrenmesi, önceki nesillerdeki akrabaların da bisiklet sürmesiyle ilgilidir.

Bunun yanı sıra, Sheldrake’in morfik rezonans teorisine göre, her öğrenme deneyimi doğanın kolektif hafızasında iz bırakır ve gelecekteki nesiller tarafından kullanılabilir hale gelir. Bu teori, öğrenmenin sadece bireysel olarak gerçekleşmediğini, aynı zamanda topluluklar tarafından da deneyimlendiğini iddia eder.

Sheldrake ayrıca, morfik alanların bir öğrenme deneyimi sonrasında güçlendiğini ve bu alandaki organizmaların daha kolay erişilebilir hale geldiğini belirtir. Bu durum, gelecekte benzer bir davranış sergilemek isteyen organizmalar için bir örnek ve yardımcı kaynak olarak görev görür.

Özetle, Sheldrake’in morfik rezonans teorisi, öğrenmenin kalıtımsal ve kolektif bir süreç olduğunu açıklar. Bu, doğanın gizemli hafızasının nasıl işlediği hakkında ilginç bir bakış açısı sunar.

İzlerin Bırakılması

Sheldrake, morfik rezonans teorisiyle ilişkili olarak, doğanın kolektif hafızasının bazı izleri bırakarak öğrenmenin nasıl nesiller arasında aktarılabileceğini açıklıyor. Örneğin, bir kuş türünün belli bir bölgede yaptığı bir davranış veya öğrendiği bir beceri, diğer kuşların da o bölgede yaşadıkları sürece kolayca öğrenmelerine ve benimsemelerine neden olabilir.

Bunun yanı sıra, bir organizmanın belirli bir çevre veya koşulda yaptığı bir davranış, sonraki nesillerde o organizmanın türü için bir adaptasyon yeteneği olarak kalabilir. Bu, evrim sürecinde önemli bir faktördür ve türlerin hayatta kalma şansını artırabilir.

Sheldrake’in iddiasına göre, bu izler morfik alanlarda saklanır ve her nesil, o alandaki bilgiyi belirli bir oranda kendine özgü hale getirir. Bu süreç, tüm organik sistemler için geçerlidir ve doğanın gizemli hafızasının temelini oluşturur.

Telepatik İletişim

Rupert Sheldrake, morfik rezonans teorisi üzerine yaptığı çalışmalarda çeşitli telepatik iletişim örnekleri de bulduğunu belirtmektedir. Bu örnekler arasında, insanların hayvanlarla ve hatta bitkilerle iletişim kurabilmesi gibi olağanüstü durumlar yer almaktadır.

Sheldrake, telepatik iletişimin morfik alanlar aracılığıyla gerçekleştiğini öne sürmektedir. Morfik alanlar, tüm organizmaların sahip olduğu özel bir alan olarak tanımlanır ve bu alanlar, organizmaların davranışlarını şekillendirmede önemli bir rol oynamaktadır. Sheldrake, telepatik iletişimin de bu alanlar aracılığıyla gerçekleştiğine inanmaktadır.

Bu iddia, bilimsel toplulukta tartışmalıdır. Ancak, telepatik iletişim konusu zaten parapsikoloji disiplini altında incelenmektedir. Telepatik iletişim, hatırlama, öğrenme ve düşünme gibi beyin faaliyetleriyle ilgili olduğundan, morfik rezonans teorisi gibi ilginç teorilerin incelenmesi ve öğrenilmesine yardımcı olabilir.

Morfik Alanlar

Rupert Sheldrake, Morfik Rezonans Teorisi’nin temelini kendine özgü morfik alanlar oluşturmaktadır. Bu alanlar, özellikle organizmanın türüne bağlı olarak şekillenir ve organizmanın davranışlarını belirleyen önemli bir faktördür.

Bir örnek vermek gerekirse, Sheldrake, örümceklerin ağ örme davranışının, morfik alanlardan biri tarafından şekillendirildiğini iddia eder. Bu alana “örümcek morfik alanı” denir ve örümcekler tarafından örülen ağların deseni, örümcek morfik alanının şekillenmesi sonucunda belirlenir.

Morfik alanlar, organizmaların denenmemiş davranışları geliştirme kabiliyetine sahip olmasını da mümkün kılar. Sheldrake, bir organizmanın, belirli bir morfik alana erişimi olduğunda, bu alanda daha önce denenmemiş bir davranışın peşine düşebileceğini iddia eder.

Her ne kadar morfik alanlar, bilimsel toplum arasında tartışmaya açık bir konu olsa da, bu alanlar, farklı türdeki organizmaların benzer davranışlar sergilemesinin nedenlerini açıklama konusunda önemli bir bilgi kaynağı olabilir.

Morfik Rezonans Teorisi ve Diğer Bilim Dalları

Morfik rezonans teorisi, bilimsel toplulukta büyük tartışmalara yol açan bir konudur. Bazı bilim insanları, bu teorinin bilimsel olarak kanıtlanmamış olduğunu ve doğada izlenen düzenin rastlantısal bir sonuç olduğunu savunmaktadır.

Ancak, diğer bilim dallarında da benzer konular incelenmektedir. Örneğin, nöroplastisite, beynin sürekli olarak yenilenebilen yeteneği ve öğrenme sonrası davranışlarını değiştirme kabiliyetini açıklamak için kullanılan bir kavramdır. Bu da, morfik rezonans teorisindeki kolektif hafıza kavramı ile benzerlik göstermektedir.

Bunun yanı sıra, Jungian senkronisite kavramı da benzer bir fikri savunmaktadır. Bu teori, birbirinden bağımsız gibi görünen olayların aslında anlamlı bir şekilde takip ettiği fikrini öne sürmektedir. Bu da, morfik rezonans teorisindeki telepatik iletişim konusu ile benzerlik göstermektedir.

Özetle, morfik rezonans teorisi bilimsel toplulukta tartışmalı bir konu olarak değerlendirilse de, benzer konuların diğer bilim dallarında da incelendiği görülmektedir. Bunun için, daha kapsamlı araştırmalar yapılması gerekmektedir.

Nöroplastisite

Nöroplastisite, beynin sürekli olarak yenilenebilen yeteneği ve öğrenme sonrası davranışlarını değiştirme kabiliyetidir. Yani, beyin hücreleri ve sinir bağlantıları, yeni deneyimler ve öğrenme sonrasında yeniden düzenlenebilir. Bu, beynin yaşama boyunca değişebileceği anlamına gelir. Bu nedenle, nöroplastisite, öğrenmenin sonsuz bir süreç olduğunu ve her yaşta geliştirilebileceğini gösterir.

Nöroplastisite, insanların becerilerini geliştirme ve davranışlarını değiştirme imkanı sağlar. Örneğin, bir müzik aleti çalmayı öğrenmek, yeni bir dil veya teknoloji kullanımı gibi herhangi bir yeni becerinin kazanılması, beynin nöroplastisitesi sayesinde mümkün olur. Bununla birlikte, nöroplastisitenin yaygın bir yanılgısı, beynin sadece olumlu deneyimlerden etkileneceği yönündedir. Beynin nöroplastisitesi, olumsuz deneyimler sonrasında da değişebilir.

Jungian Senkronisite

=Jungian senkronisite, bazı olayların tesadüfi değil, anlamlı bir şekilde sıralandığı savunur. Carl Gustav Jung tarafından geliştirilen bu fikir, birbirinden bağımsız gibi görünen olayların aslında birbirleriyle ilişkili olduğunu öne sürer. Bu görüşe göre, herhangi bir anlam ya da önem taşımadan bir arada bulunmaları imkansız gibi görünen unsurlar arasında anlamlı senkronizmeler vardır. Bu fikir, morfik rezonans teorisiyle benzerlik gösterir çünkü her ikisi de doğada belirgin ama açıklanamayan bağlantılara inanır. Her iki teori de, düzenli olarak tekrarlanan davranışların veya olayların izlerinin bırakılması düşüncesine dayanır. Jungian senkronisite, morfik rezonans teorisinin bilimsel araştırmalardan daha farklı, daha bireysel bir yaklaşımıdır. Bu, sadece bireyin kendi yaşamında tespit edilebilecek bir şeydir.

Sonuç

Morfik rezonans teorisi, doğanın gizemleri hakkında ilginç bir açıklama sunmaktadır. Organik sistemlerin bir kolektif hafızasının olduğu, öğrenmenin nesiller arasında aktarılabildiği ve her organizmanın kendine özgü bir morfik alana sahip olduğu iddia edilmektedir. Ancak, bu teori bilimsel toplulukta tartışmalıdır ve bazıları tarafından reddedilmektedir.

Yine de, morfik rezonans teorisinin doğayı daha iyi anlamamıza yardımcı olabileceği düşünülmektedir. Daha fazla araştırma yapılması gerekmektedir ve başka bilim dallarındaki benzer konularla karşılaştırılması daha yararlı olacaktır. Nöroplastisite ve Jungian senkronisite de benzer fikirler içermektedir.

Sonuç olarak, morfik rezonans teorisi henüz tam olarak anlaşılmasa da, doğadaki gizemlerin çözülmesine yardımcı olabilecek önemli bir teoridir.

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir